Ünlü Röportajları
Aysun Kaya
Pascal Nouma
havalara fırlarken, Ömer Çelakıl yan tarafa kaçarken orada pozisyonunu değiştirmeyen sadece bendim. Bu benim yapım, böyle durumlarda soğukkanlı olmayı başarabiliyorum. Canlı yayın yapan birisinin soğukkanlılığıni muhafaza etmesi şart. Ne yapmamı bekliyorlardı."
'Uçan Adam Sabri' eleştirilerine de cevap veren Ceyhan, o gün yaşananları ve özelhayatıyla detaylı açıklamalar..
İşte o röportaj:
A.K : Ekranlara yaklaşık iki yıl ara verdin. Neden?
E.C : Öncelikli olarak, çok yoğun bir tempoda çalışıyordum. Bu arada bir de boşanma süreci devreye girdi. Boşandığımda Ayşe 3 yaşına yakındı. Bir çocuğa altı yaşın bitimine kadar ne verirsen veriyorsun. Ondan sonra onu eğitmek için, temel değerleri vermek için geç kalınabiliyor. Boşanınca tabi hem anne hem baba oluyorsun. Babasını da görüyor ama eski sıklıkta görmediği için benin ona çok daha sevgi ve ilgi göstermem ve vakit ayırmam gerekiyordu. Yani doya doya Ayşe’yi sevdim. Hep “ben işe, Ayşe, okula”diyordum. Gerçekten de Pazartesi Ayşe, ilkokul 1’e başladı ben de programa başladım.
A.K : Ekranlara küskünlüğün oldu mu?
E.C : Küskünlük değil de ilişkileri, dostlukları dinlendirmek gerekir. Bazen işi dinlendirmekgerekir, bazen de bedeni dinlendirmek gerekir. 20 yıla aşkın bir süredir çalışıyorum. Dolayısıyla bu süreç benim için ihtiyaçtı, gereklilikti. İyi iş yapıyorsan varsın, ayağın tökezlediği zaman herkes senden vazgeçebiliyor. Ne kimseden büyük bir sadakat ve sevda bekliyorum ne de kendim böyle bir noktadayım.
KANAL7'DE KENDİMİ MUTLU VE İYİ HİSSEDİYORUM
A.K : Peki, ekranlara dönme fikri nasıl oldu?
E.C : Bir sürü yerlerden teklifler geldi. Ama ben alacağım paradan önce yapacağım işin ne olduğunu bilmek isteyen birisiyim. Dolayısıyla benim için öncelik, yapacağım işin kalitesidir. Bunu da şu anda kanal7 de buldum. Burada kendimi mutlu ve iyi hissediyorum.
A.K : Biraz programın içeriğinden de bahsedelim. A’dan Z’ye eski formatında mı devam edecek?
E.C : Daha önce programımızda şarkı türkü eğlence çok fazlaydı. Ama toplumun ihtiyaçlarının daha fazla olduğunu gördük. Ipad’lardan Youtubdan istediğin müziği, dünyanın hangi köşesinden istiyorsan indiriyorsun, dinliyorsun. Bütün cep telefonlarında da bu özellik var. Radyolar, televizyon kanalları sayısız, her an her dakika klipler dönüyor. Kim neyi istiyorsa çok çabuk ulaşabiliyor. Artık bir anlamı kalmadı.
Mesela toplumda Kanser hastalığı artıyor bunun önüne geçmek lazım. Yine hükümetimizin yaptığı yeni uygulamalar varki hepimizi alakadar ediyor. Çevremize soruyorum en bilinçliyim diyen insanlar bile takip etmekten acizler. Bunlar çok önemli şeyler. Bizim sağlıkla ilgili haklarımızdan tutun da anne baba eğitimlerine kadar, Sayın Bakanımız Fatma Şahin’in başını çektiği bir takım uygulamalara kadar hep yeni haklar, bir sürü şeyler var. Bunların anlatılması gerekiyor.
A.K : Bir nevi programın, canlı ajanda olacak…
E.C : Kesinlikle… Bu canlı ajandanın içerisine bir gün sosyal güvenlik girecek bir gün sağlık girecek. Toplumuzda olan hepimize parmak ısırtan acı tatlı olaylar var, Türkiye’nin başarıları var, olimpiyat madalyası kazanan sporcular var ya da cinayetler var, kadın cinayetleri var, sağlıkta yeni buluşlar var, Türkiye’de yüz nakilleri yapılıyor. O kadar konular var ki, insanlarımızın da o kadar çok okuma alışkanlıkları da olmadığı için, bunları iyi bir televizyon programcılık anlayışıyla verirsek o kadar çok bilgilenecekler.
A.K : Hiç müzik olmayacak mı?
E.C : Zaman zaman olacak ama o da çok özlenen bir sanatçı, her yerde denk gelmeyen bir isim olacak. Şeker tutar gibi olacak yani ana formatımız bu değil. Ana formatımızda tartışacağız, konuşacağız, bilgilendireceğiz ve en önemlisi interaktif sorularımız çok olacak. İnsanlarımıza Allah nasip ederse köprü olacağız. Onların sağlık sorunlarına, hukuki sorunlarına çözüm bulmaya çalışacağız. Yani hayatın her noktasında ne oluyorsa onu programımızda yansıtmaya gayret edeceğiz.
KEŞKE MAGAZİN YAPMASAYDIM
A.K : 17 yıldır ekranlardasın. Geçmişe baktığın zaman keşke şu içeriği yapmasaydım dediğin bir programın var mı?
E.C: Bir dönem Kanal D’de baya magazin yaptım. Ne kadar lüzumsuzmuş. Geri dönüp baktığımda burada bir öz eleştiri yapabilirim. Keşke yapmasaydım diyorum. İnsanlar o kadar seneler benden magazin görerek beni buraya getirmediler ki. Ben magazin kökenli birisi de değilim.
A.K : Magazine karşı mısın?
E.C : Magazine karşı değilim, her şeyin magazini yapılır ama özel hayatların vıcık vıcık, televizyon ekranlarında tartışılması gerçekten çok anlamlı değil.
O GÜN FELÇ GEÇİREBİLİRDİM
A.K : Bir programında “Uçan Adam Sabri” meselesi oldu. Birçok insan bunun oyun, kurgu olduğunu düşündü. Ne diyeceksin bununla ilgili?
E.C : Ben üniversite mezunu bir insanım. Yıllardır yayıncılık yapıyorum. Halit Kıvanç gibi birisinin öğrencisiyim, TRT gibi bir okulu da ekstradan bitirmiş olarak kabul ediyorum. Türkiye’nin en büyük kanallarında ciddi paralar alarak çalışmış birisi olarak Esra Ceyhan’ın Uçan Adam Sabri’ye ne kadar ihtiyacı olabilir. İnsanlar çamur atarlarken de birazcık kafalarını çalıştırıp daha elle tutulur, daha ciddi bir biçimde eleştiriler yapmaları gerekiyor. Ama işte kısır beyinlerden bu çıkıyor.
A.K : O anda ne hissettin?
E.C : O gün felç geçirebilirdim, sol tarafım uyuştu, üstümden terler aktı. Çünkü adam pantolonunu mu indirecek, küfür mü savuracak belli değil. Ben o yayını olağanüstü derecede inanılmaz soğukkanlı yaptım. Yani Tarık Mengüç havalara fırlarken, Ömer Çelakıl yan tarafa kaçarken orada pozisyonunu değiştirmeyen sadece bendim. Bu benim yapım, böyle durumlarda soğukkanlı olmayı başarabiliyorum. Canlı yayın yapan birisinin soğukkanlılığıni muhafaza etmesi şart. Ne yapmamı bekliyorlardı.
A.K : Peki, Uçan Adam Sabri’yi neden konuk ettin?
E.C : Dini konulara meraklı bir insanım bunun yanı sıra patafizik konularının tüm alt başlıklarına yakınım. Bu insan da bize iki tane kitap yazdığını daha önceden Ali Kırca’ın Siyaset Meydanı programına da katıldığını söyledi. Kitaplarını gösterdi “6 yaşından itibaren çeşitli haller yaşıyorum olayları önceden sezinliyorum” dedi. Orada Profesör Doktor Muhammed Nurdoğan hocamız da vardı. Kendisi bu konuyu değerlendirecekti. Yani o kişi bizim programlarımıza daha evvel katılanlardan farklı birisi değildi.
A.K : Sence bu adam ne yapmaya çalıştı?
E.C : Ya beyefendi ünlü olmak istiyordu ya da dengesinde bir problem vardıki bu tarz bir hareket yaptı. Orada yönetmenlik refleksi de tam devreye giremedi. Yönetmen sonuna kadar bizi göstermeyebilirdi ve göstermemeliydik. Yine kanalın da refleksi devreye giremedi. Hemen alınıp internet sitesini konuldu sanki bir güzellikmiş gibi…
A.K : Yayından sonra ne yaptınız?
E.C : Yayından sonra çok kötü oldum.
A.K : Adama kızdın mı?
E.C : Hayır. Zaten yayından sonra diye bir konu olmadı. Ben o soğukkanlılığımı koruduğum sınırlı dakikalar boyunca güvenliklerin adamı toparlamasını bekledim. Güvenlik hemen adamı aldı, mikrofon çıktıktan sonra ben “ohh” diyebildim. Çünkü orada adama sen ne yaptın demek, toplum içindeki tabiriyle uyuz kaşımaktan öteye gitmez. Orada adam kalkıp küfür edebilir. Olasılık dâhilindeki şeyleri öngörmek yayıncılığın temel prensip ve gerekliliklerindendir.
A.K : Bu sahne daha sonra reklamlarda işlendi. Buna kırıldın mı?
E.C : Tabiki, çok üzüldüm. Avukatlarım aracıyla İhtarname gönderdim. Zaten çok kısa bir süre sonra da reklamı izlemez olduk.
AŞKIN ADI ÖYLE REZİL OLDUKİ, AŞKTAN SOĞUDUM
A.K : Sence televizyonculuk nereye gidiyor?
E.C : Bence televizyonculuk iyiye gitmiyor. Çünkü evlendirme programlarının üç beş tanesinin aynı anda farklı kanallarda olması bana normal gelmiyor. Evlilik bizim toplumumuzun en kutsal emanetiydi. Çocuklarımız evlilik bağı ile birlikte doğuyor. Ama evlilik şu anda maaşın ne kadar, evin var mı, senden elektrik aldı mı ya kadar indirgendiyse, bir de kocaman insanla bu tarz konuşmalar yapıyorlarsa çok kötü.
A.K : İyi bir izleyici misin?
E.C : Kesinlikle.
A.K : Dizilerle ilgili ne düşünüyorsun?
E.C: Dizilerin çok uzun, çok yorucu, çok sıkıcı olduğunu düşünüyorum. Bitmek bilmeyen felaketler zinciri içerisinde dizi konuları. Baktığın zaman dizi içeriklerinde gülmek yok. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Üzülüyorum, utanıyorum. O onun akrabasını alıyor. Bu bunun akrabasıyla bir takım ilişkiler kuruyor. Aşkın adı öyle rezil oldu ki, aşktan soğudum.
A.K : Ayşe okula sen de işe başladın. Peki, aşkı nereye koydun hayatında?
E.C : Ben aşkın olduğuna inanmıyorum ama arkadaşlık olabilir. Bir evlilik iyi bir arkadaşlığı, bir hayat yolunda yürünebilecek doğru bir dostluğu da işaret edebilir. Zaten evliliklerin tortusu bu olmayacaksa insanlar evlenmesinler. İlk zamanlardaki cinsel çekim, ilk zamanlardaki o yoğun istek, o kavuşmanın istek ve hazzı sonra yerini biraz daha ateş küllenince başka bir şeye bırakıyor. O başka bir şey, uzun yol arkadaşlığı değilse insanların bunu iyi tahlil etmeleri gerekiyor. Cicim ayları bitince geriye ne kalıyor bunları iyi öngörmek lazım. Bir ifadem var bu bana özgü ‘başından sonunu görmek’ yani başından sonunu insanlar görebiliyorlar mı? Yoksa iki tane evi var, kaç tane arabası var, iyi bir maaşı var diye mi bakıyorlar. Öyleyse onun sonu gelir.
TEKRAR EVLENMEYİ DÜŞÜNÜYORUM
A.K : Çok güzel ifade ettim ama ben sorumun cevabını alamadım. Tekrar evlenmeyi düşünüyor musunuz?
E.C : Bundan sonra evlenmeyi tabii ki düşünüyorum. Çünkü yalnız olmak insanı bir süre sonra yoruyor. Annemle babamla ben inanılmaz kaliteli vakit geçiriyorum. Müthiş bir ailem var. Kuzenlerim var hepsi iyi ama olgun yaştaki bir erkeğin ve kadının paylaşacağı şeylerle diğerleri farklı. Sevgi ihtiyacı, ilgi ihtiyacı, korunma ihtiyacı kadının bünyesinde var. Tabi ki ben kadının sadece bunlara da indirgenen bir varlık olmasını da asla kabul etmiyorum. Kabul etseydim bu kadar çok çalışıp kendimi yıpratmazdım.
A.K : Aday var mı şu anda?
E.C : Aday yok. Evlenme teklifleri alıyorum ama benim bu teklifi kabul edebileceğim birisi yok.
A.K : Ayşe’nin babası evlendi mi?
E.C : Evet.
A.K : Peki, Ayşe herşeyin farkında mı?
E.C : Yavaş yavaş O’na pedagoglar eşliğinde bu durumu anlattık. Zaman zaman O’nun için medeni bir şekilde babası ile biraraya geliyoruz. Ama onun evlendiğini benim de evlenebileceğimi Ayşe’ye anlatıyoruz. Onu gerçekten sevebilecek, O’nu bağrına basabilecek, nitelikli, değerleri olan, inancı sağlam bir insan neden olmasın. Bir kadın ve bir erkek için ne kadar zengin olursan ol, ne kadar başarılı olursan ol, ne kadar zirvede olursan ol sonuçta bir kadının bir erkeğe bir erkeğin de bir kadına ihtiyacı var. Yoksa bir yanın eksik kalıyor.
BOŞANINCA, YÜZÜME YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDUM
A.K : Ne kadar evli kaldınız?
E.C : 16 sene.
A.K : Boşanırken “İyi ki kurtuldum mu” dedin,”keşke devam etseydi mi “dedin?
E.C Ben şaşkındım. Çünkü bizim 13 yıllık evliliğimizin sonunda Ayşe dünyaya geldi. Ayşe’nin doğumuyla eş zamanlı olarak birtakım gerçeklerin farkına vardım. Ve ayrılıkta, çocuk çok küçükken yaşandığı için ben tamamen yüzüme yumruk yemiş gibi oldum. Çok şaşırdım ama şimdi bakıyorum böyle olması gerçekten hayırlı olmuş. Hani bir laf vardır; hayır gibi görünen şeyler şer, şer gibi görünen şeylerde hayır olabilir.
A.K : Boşanmayı sen mi eşin mi istedi?
E.C : Ne yazık ki herkes benim istediğimi sanıyor. Ama talep eşimden geldi.
A.K : Neden? Başka bir kadın mı vardı?
E.C : Muhtemelen. Çünkü şu anda da evli olduğuna göre…
A.K : Ayşe, babasının evine gidiyor mu?
E.C : Hayır. Babasıyla dışarıda görüşüyor. Biz ayrılırken hukuki olarak her şeyi karşılıklı konuştuk. Kimse kimseden bir şey istemedi. Şimdi de psikiyatristler ve pedagoglar aracılığıyla hangi yolu izlememiz gerektiğini profesyonel olarak öğreniyorum. Benim duygularımın ve düşüncelerimin hiçbir önemi yok. Ama Ayşe ile ilgili ilişkiler en sağlıklı nasıl gidecekse ben bunları düzenleyip öyle ortam yaratıyorum.
A.K : Özeleştiri yapar mısın?
E.C : Kesinlikle yaparım.
A.K : Peki, evliliğinle ilgili özeleştiri yaptın mı? Kendinden emin misin?
E.C : Ben kendimden çok eminim ama bir tek şu olabilir; o kadar yoğun çalışıyordum ki yemek yemeyi, çok af edersen okuyuculardan özür diliyorum tuvalete gitmeyi unuttuğum zamanlar oluyordu. Böyle bir şey olabilir.
A.K : Eşini ihmal ettiğini düşünüyor musun?
E.C : İhmal edildiyse karşı tarafın sana bir dakika arkadaşım demesi gerekmiyor mu? Artı böyle bir serzenişte de bulunmadı. Bulunsaydı belki o tempo yavaşlar mıydı ya da yol ayrımına gelir miydim ya da kusura bakma ben böyleyim mi derdim bilemiyorum.
BAŞARILI OLMAZSAM, TARİHİN TOZLU RAFLARINDA YERİMİ ALMAM AN MESELESİ
A.K : Keşke işime daha az zaman ayırsaydım dediğin oluyor mu?
E.C : Ben arkasında sevgilisi, destekçisi olan bir kadın değilim. Benim tek şansım var o da çalışmak. Ben başardım başardım başaramazsam tarihin tozlu raflarında yerimi almam an meselesi. Beni destekleyen benim adıma iş halleden, benim için şu işi çözün diyen bir kişi yok ki.
EŞİMİN EVLENDİĞİNİ RÜYAMDA GÖRDÜM
A.K : Eşinin evlendiğini nasıl öğrendin?
E.C : Rüyamda gördüm onun evlendiğini. Kendisine sordum, O da “evet evlendim” dedi. Ben anneme ne diyordum biliyor musun? “Allah’ım bana bir şeyi görmem bilmem gerekiyorsa bunu gösterir”. Bunda benim bir özelliğim yok hep çocuğumun hatırına. Her konuda bilmek önemlidir ama bilmen gerekeni bilmen en önemlidir. Bu bir mertebedir. Ben bunları niye bilmem gerektiğini düşündüm? Çocuğum için. Dolayısıyla bazen rüyamda görebiliyorum, bazen de bakınca hissedebiliyorum.
A.K : Daha öncesinden tahmin ediyor muydun?
E.C : Evet, tahmin ediyordum ama birçok insanın yaptığı gibi gidip o şahısla konuşmadım.
EVLİLİĞİMİN KURTULMASI İÇİN ÇABA HARCADIM AMA KURTARAMADIM
A.K : Evliliğini kurtarmak adına bir çaba harcadın mı?
E.C : O dönemlerde çok zor zamanlar geçirdim. Çünkü karşımdaki insan sürekli boşanmak istiyordu. O dönemde Kanal D’deydim. Yayın döneminin bitmesini istiyordum ama O sürekli boşanmak istiyordu. Bu arada muhabirler “boşanıyormuşsunuz” diye sürekli sorular soruyorlardı. Ben de kurtulur mu diye çaba harcadım, yakın dostlarımız araya girdiler ama kurtaramadık. Karşı taraf istemiyorsa yapılacak bir şey yok. Allah yolunu açık etsin.
TOPLUMDA ERKEKLERİN ŞIMARTILDIKLARINI DÜŞÜNÜYORUM
A.K : Günümüzdeki kadın erkek ilişkileri konusunda ne düşünüyorsun?
E.C : Toplumda erkeklerin şımartıldıklarını düşünüyorum. Zaman zaman şımarıklıklarının arsızlık boyutuna vardığını düşünüyorum.
Bu arada kadınlarda da çok büyük bir kabahatler var. Anne babalar erkekleri yetiştirirken farklı davranıyorlar kızları yetiştirirken farklı davranıyorlar. Bakıyorum kızlarını korurlarken oğulları için hadi yavrum deyip oğlunu sırtına
vuruyorlar. Peki, sen kendi kızını koruyorsun senin oğlun başkalarının kızlarıyla bunları yaşayınca ne oluyor? Ne iki yüzlü bir tutumdur bu. Kendi kızı inci tanesiyken oğlunun sırtına vuran el âlemin kızlarını hedef gösteren bir baba anlayışına karşıyım.
TOPLUMDA KADINLARIN ÇOĞU CANLI EŞYA MUAMELESİ GÖRÜYOR
E.C : Yine kadınlar ben bir koca buldum zihniyetiyle hiç çalışmayıp koca parası yeme mantalitesiyle hayata baktığında kocasının ikinci üçüncü olarak hayatına giren kadınları kör sağır dilsiz olarak üç maymunu oynamasına da karşıyım. Bu da bir ikiyüzlülüktür. Burada da tam olarak erkek suçlu değil, kadın suçlu. Kadın çalışacak, kadının eli ekmek tutacak, kolunda altın bilezik olacak. Kadın gerektiğinde onurlu duracak ve davranacak. Erkek de benim
elimin altında canlı bir eşya var gibi düşünmeyecek. Kadınların çoğu şu anda toplumda canlı eşya muamelesi görüyor.
EN ZELİL KADIN BİRİSİYLE EVLENDİĞİNDE HANIMEFENDİ MUAMELESİ GÖRÜYOR
E.C : Bir de gerçekten kadın kadının kurdu. Çünkü bir kadın herhangi bir erkeği elde etme konusunda o kadar çirkinleşebiliyor, o kadar vahşileşebiliyor ki onun karısı mı var çocukları mı var, bütün bunları göz ardı ediyor. En adi en zelil durumda yaşayan bir kadın birisiyle evlendiğinde hanımefendi muamelesi gördüğü için herhangi bir erkekle evlenmek hala ne yazık ki etiket sahibi olmanın tek yolu.
İNSANLAR KIZLARINI AVCI GİBİ YETİŞTİRMESİNLER
E.C : İnsanlar kızlarını avcı gibi yetiştirmesinler. Git ve en iyisini kap gibi bir şey olmasın. Çok ayıp, çok çirkin. İnsanlar eğitim görmeliler, okumalılar ve meslek sahibi olmalılar ve seçimlerinde de özgür davranmalılar. Bu şekilde erkeklerin bu açlığının bu arsızlığının bu azgınlığının önüne bir nebze belki geçebiliriz diye düşünüyorum.
NARİN OLURSUN AMA NAZENİN OLAMAZSIN
A.K : Boşanmalar her yıl daha da artıyor. Bunun en önemli nedeni nedir sence?
E.C : İnsanlara her gece 4 saat dizi izletirsen, evlilik programlarından da koca bulunur, karı bulunur dersen, insanlar eve ve arabaya göre karı koca seçerlerse, sonra da”amaaan inceldiği yerden kopsun “çok kolay söylenir. Bizi
bir birimize bağlayan hiçbir değer kalmadı. Elbette baskıcı ve totoliter tutumlardan yana değilim ama insanın yüreğini cız ettiren naiflikler de kalmadı. “Şimdi narin olursun ama nazenin olamazsın” sözü benim düsturumdur. Bakıyorsun narin gibi görünüyor ama narin olmak 36 beden olmak, güzel giyinmek, çıtı pıtı ya da ince uzun olmak falan değil. Ruh yok. Toplum çok büyük bir bozulmaya gidiyor..
" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
Esra Ceyhan